Grönland’ın kuzey ucundaki donmuş toprakta, bilim insanları bilinen en eski DNA parçalarını keşfettiler ve bu, olağanüstü bir antik ekosisteme olağanüstü bir bakış sunuyor.
Genetik materyal en az iki milyon yıl öncesine dayanıyor; bu, önceki rekoru elinde tutan Sibirya’daki mamut DNA’sının neredeyse iki katı.
Nature dergisinde çarşamba günü açıklanan örnekler, 135’ten fazla farklı türden geldi. Bulgular, Kuzey Kutbu’ndan sadece 950 km uzaktaki bir bölgenin bir zamanlar mastodonların yaşadığı bir kavak ve huş ağacı ormanıyla kaplı olduğunu gösteriyor.
Ormanlar ayrıca karibu ve kutup tavşanlarına da ev sahipliği yapıyordu. Ayrıca ılık kıyı suları, bugün bulunamayan bir tür olan at nalı yengeçleriyle doluydu.
Santa Cruz’daki Kaliforniya Üniversitesi’nden bir paleogenetikçi olan Beth Shapiro, “Korunmuş DNA’nın küçük parçalarından eski bir ekosistemin böylesine eksiksiz bir resmini çıkarabilmek neredeyse büyülü bir duygu.” dedi.
Bitki türleri de analiz edildi
Araştırmacılar, evrim ağacında nereye ait olduklarını bulmak için parçaları canlı türlerin DNA dizileriyle sıraladı.
Daha önce fosillerden tanımlanmış 78 ve 24 yeni bitki dahil olmak üzere 102 farklı bitki türü buldular. Bitki DNA’sı, kavak ve huş ağaçlarının hakim olduğu bir orman ekosistemini ortaya çıkardı.
Huş ağaçlarının DNA’sında, canlı türlerinin sahip olduğu mutasyonların pek çoğu yoktu, bu da onların eski olduklarını gösteriyordu.
Geçen yıl Sibirya’da 1.2 milyon yıllık mamut DNA’sını keşfeden Stockholm Üniversitesi’nden paleogenetikçi Love Dalen, mastodonların Grönland’da ortaya çıkmasına oldukça şaşırdı ve “Orada ne işleri var?” diye sordu.
Danimarkalı araştırmacılar, iki milyon yıl önce Grönland’daki mastodonların, daha önce bilinmeyen mastodon soy ağacının derin bir dalına ait olduğunu belirledi.
Ekolojik olarak mastodonlar, Kuzey Amerika ormanlık alanlarında olduğu gibi Grönland’daki bir kavak-huş ağacı ormanına da iyi uyum sağlar.
Ren geyiği en çok kuzey tundralarda yaygınken, bir alt türü Kanada ormanlarında yaşar ve eski karibuların nasıl gelişmiş olabileceğine dair ipuçları sunar.
Ancak sığ kıyı sularında at nalı yengeçlerinin varlığı, bir zamanlar hem okyanusun hem de karanın oldukça sıcak olduğunu gösteriyor.
Bilim insanları, tüm bu türlerin Kuzey Kutup Dairesi’nin 1000 kilometre kuzeyinde nasıl gelişebildiğine dair ipuçları bulmak için DNA’yı incelemeye devam ediyor.
Araştırmacılar, DNA parçalarının nasıl bu kadar uzun süre hayatta kalmayı başardığını çözmeye çalışıyor.
Araştırmalara göre DNA molekülleri, feldispat ve kil minerallerine yapışarak hasarlardan uzun süre korunabiliyor.
Araştırmacılar, bu keşfe dayanarak, eski tortullardan daha da fazla DNA örneği toplayabileceklerini düşünüyor ve şu anda Kanada’daki 4 milyon yıllık yerleşim yerlerini araştırıyor.