Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Nikos Hristodulides’in 1950’de gerçekleştirilen Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanmasına dair halk oylamasının 75. yıl dönümü etkinliğine katılımını değerlendirdi.
Ertuğruloğlu, açıklamasında, “Kıbrıs Rum halkı, Rum siyasi liderlik ve Kilise’nin ENOSİS fikrine hala bağlı olduğunu ve bu durumu kutlama vesilesi olarak gördüklerini” belirtti. Ertuğruloğlu, Kıbrıs’ta “federasyon” temelinde bir anlaşma sağlanacağına inananların, bu etkinlikteki görüntülerden ders çıkarmaları gerektiğini vurguladı.
Ertuğruloğlu’nun açıklamasının tamamı şöyle:
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Hristodulides, 1950 yılında Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanmasına dair yapılan plebisitin (halk oylamasının) 75. yıl dönümü münasebetiyle düzenlenen etkinliğe katılarak bir konuşma yapmıştır.
Görüldüğü üzere, Kıbrıs Rum halkı, Kıbrıs Rum siyasi liderliği ve Kilise ENOSİS, diğer bir deyişle, Kıbrıs’ın Yunanistan ile birleşmesi fikrine bağlıdır ve bu onlar için hala bir kutlama vesilesidir. Kıbrıs’ta halen “federasyon” temelinde bir anlaşma sağlanacağını zanneden kesimlerin ve “federasyon” istermiş gibi görünen Rum tarafının oyununa inanmayı tercih edenlerin, bu etkinlik ile ilgili yayınlanan fotoğrafları incelemelerini tavsiye ederim.
Bugün Kıbrıs Rum liderliği, uluslararası toplumdan aldığı destek ile sözde “federasyon” tezini savunuyormuş gibi yaparak, zamana oynamanın rahatlığını yaşamaktadır. Kıbrıs Rum tarafına “Kıbrıs Cumhuriyeti” gibi davranan uluslararası toplum ise, Kıbrıs meselesinde bir anlaşmaya varılmasını yönünde Kıbrıs Türk tarafı üzerinde baskı yaratma çabasındadır.
2004 yılında Kıbrıs Rum tarafı tüm dünya tarafından desteklenen Birleşmiş Milletler parametrelerini ezici bir çoğunluk ile reddettiği zaman, Kıbrıs Rum halkı üzerinde baskı yaratmayı akıllarından bile geçirmeyen, hatta Kıbrıs Rum tarafını ödüllendiren uluslararası güçlerin, Kıbrıs Türk tarafı mevcut Birleşmiş Milletler parametreleri ile Kıbrıs meselesinin çözülemeyeceği gerçeğini savunduğu zaman neden tepki verdiklerini anlamak güçtür.
Gayrı yasal bir şekilde, meşruiyetini 1963 yılında yitirmiş “Kıbrıs Cumhuriyeti”ne tüm adanın yasal temsilcisi olarak muamele göstererek, aynı zamanda da Kıbrıs meselesinde bir anlaşmayı desteklediğini savunanların, yarattıkları bu ikilemden kurtularak gerçekleri görmelerinin zamanı gelmiştir.
2004 yılında Kıbrıs’ta bir uzlaşı sağlanmadan Kıbrıs Rum tarafının tek taraflı olarak Avrupa Birliği’ne kabul edilmesi ile zaten Güney Kıbrıs Rum kesimi Yunanistan ile bir şekilde birleşme sağlamış durumdadır.
Kıbrıs Rum tarafının Kıbrıs Türk tarafı ile herhangi bir anlaşmaya varmak yönünde en ufak bir istek zerresi dahi yoktur. Tüm dünyada kabul gören bir devlet temsil etmenin rahatlığı bahşedilen Kıbrıs Rum liderliğinin, “federal” bir zemini kabul edeceğine inanmak en hafif tabirle tam bir saflıktır.
Kıbrıs meselesine konulan yanlış teşhisi, yanlış reçete ile iyileştireceğini zanneden uluslararası toplumun artık bu yanlıştan dönmesi en büyük temennimdir. Kıbrıs’ın geleceği iki egemen eşit Devlet temeli üzerine oturacaktır.