Güneş Kıbrıs

TATAR, 27-28 OCAK 1958 DİRENİŞİ NEDENİYLE MESAJ YAYIMLADI…

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, 27-28 Ocak 1958 Direnişi dolayısıyla yayımladığı mesajında, “Devletten ve egemenlikten vazgeçilemez” açıklamasında bulundu.

Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, 27-28 Ocak 1958 Direnişi dolayısıyla mesaj yayımladı.

Tatar yayımladığı mesajda, vatan, özgürlük ve egemenlik uğruna toprağa düşen aziz şehitleri saygıyla anarken, devletten ve egemenlikten vazgeçilemeyeceğini bir kez daha belirtti.

Tatar, direnişin o karanlık günlerden bugünlere, ayrı bir vatana, ayrı bir devlete ve egemenliğe ulaşılmasını sağlayan tarihi bir dönüm noktası, mücadeleyi ateşleyen bir kıvılcım olduğunu kaydederek, iki gün süren direnişte Lefkoşa ve Mağusa’da yedi şehit verildiğini hatırlattı.

Türklük, özgürlük ve egemenlik uğruna toprağa düşen şehitleri unutmanın asla mümkün olmayacağını söyleyen Tatar, “Aziz şehitlerimizi unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız. Emanetlerini asla ayaklar altında çiğnetmeyeceğiz” dedi.

Cumhurbaşkanı Tatar’ın açıklamasının tam metni şöyle:

“Kıbrıs Türk halkının varoluş, özgürlük ve egemenlik mücadelesinde tarihi önemi bulunan 27-28 Ocak 1958 Direnişi’nin 65’inci yıl dönümünü bir kez daha büyük bir heyecan ve coşkuyla kutlarken, bu direnişte toprağa düşen aziz şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyorum.

Rum-Yunan liderliği ile birlikte Kıbrıs Türk halkını, vatan bildiği topraklarda egemenlik hakkından yoksun bırakarak azınlık yapmayı hedefleyen İngiliz Sömürge Yönetimi’ne karşı gerçekleşen destansı 27-28 Ocak 1958 Direnişi; o karanlık günlerden bugünlere ayrı bir vatana, ayrı bir devlete ve egemenliğe ulaşmamızı sağlayan tarihi bir dönüm noktası, mücadeleyi ateşleyen bir kıvılcımdır.

O büyük, destansı ve kutsal direniş İngiliz Sömürge Yönetimi’nin silahına, mermilerine, gaz bombalarına karşı sadece iman, inanç ve yumrukla gerçekleştirilirken, halkımız iki gün süren direnişte Lefkoşa ve Mağusa’da yedi şehit verdi.

Türklük, özgürlük ve egemenlik uğruna toprağa düşen şehitlerimizi unutmak asla mümkün değildir. Aziz şehitlerimizi unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız. Emanetlerini asla ayaklar altında çiğnetmeyeceğiz.

Halkımız, kan ve can pahasına gerçekleştirdiği bu direnişle esarete boyun eğmeyeceğini, özgür ve egemen olarak yaşayacağını, Kıbrıs’ın bir Helen adası olmadığını, Kıbrıs’ta iki halk olduğunu da dünyaya haykırmıştır. Bu destansı direniş ve Türk Mukavemet Teşkilatı’nın öncülüğünde verilen mücadeleyle Kıbrıs Türk halkı, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin eşit kurucu ortağı olabilmiştir.

Rum liderliği Kıbrıs Cumhuriyeti’ni, Enosis’e bir sıçrama tahtası olarak nitelerken, hazırlanan Akritas Planı doğrultusunda amaçlanan, Kıbrıs Türk halkını yok etmek, 23 Aralık 1963 tarihinde başlatılan Kanlı Noel saldırılarının ana hedefi ise Kıbrıs’ı bir Helen adası yapmaktı. Halkımız, katliamdan geçirilip Kıbrıs Cumhuriyeti’nden silah zoruyla dışlanmasına, adanın yüzde üçüne tekabül eden gettolarda kuşatma altına alınmış olmasına rağmen direnişten vazgeçmedi, Rum’a boyun eğmedi. Türk Mukavemet Teşkilatı’nın öncülüğünde, Anavatan Türkiye’nin yardım ve desteğiyle yürütülen mücadele sonrasında 20 Temmuz 1974 sabahına ulaştık. 20 Temmuz Barış Harekâtı, tüm Kıbrıs’a barış ve özgürlük getirirken, halkımızın kendi vatanında ve kendi egemen devletinin çatısı altında yaşamasını sağlamıştır. Bunların da temelinde 27-28 Ocak 1958 Direnişi vardır.

“TÜRKİYE’NİN GARANTÖRLÜĞÜNDEN VAZGEÇMEYECEĞİMİZİ DÜNYAYA HAYKIRMAKTAYIZ”

Bugün, yine 27-28 Ocak Direnişi ve aziz şehitlerimizden aldığımız güç, azim ve kararlılıkla Rum’a boyun eğmeyeceğimizi; devletimizden, egemenliğimizden, özgürlüğümüzden, Türkiye’nin garantörlüğünden ve Türk askerinden vazgeçmeyeceğimizi dünyaya haykırmaktayız.

Dün olduğu gibi bugün de Rum-Yunan ikilisi ile destekçilerinin devletimizi ve egemenliğimizi yok edip halkımızı azınlık durumuna düşürebilme gayreti devam etmektedir. Ama bu gayretler boşunadır. Bunlar gerçekleşmesi mümkün olmayan hayallerdir.

Kıbrıs konusuyla ilgili olarak 1968 yılında başlayan ve uzun yıllar devam eden müzakere süreçleri, Rum-Yunan ikilisinin olumsuz tutumu nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanırken, özellikle Annan Planı referandumu ve Crans Montana müzakerelerinde federal temele dayalı çözüm şeklinin çöktüğü ve federasyon görüşmelerinin bir anlamının kalmadığı açık ve net bir şekilde ortaya çıkmıştır.

Rum-Yunan ikilisinin federasyon anlayışı, tek devlet ve tek egemenliğe dayalı olup halkımızı Rum devletinde azınlık yapmayı, Türkiye’nin garantörlüğünü kaldırmayı ve Türk askerini Kıbrıs’tan uzaklaştırmayı içermektedir. Bunları kabul etmemiz asla mümkün değildir. Bu gelişmeler sonrasında Anavatan Türkiye’nin de desteklediği, eşit egemen iki devletin varlığına dayalı çözüm şekli gündeme getirilmiş ve bu çözüm şekli ilk kez Cenevre’de müzakere masasına konulmuştur. Bu çözüm şekli, Kıbrıs’ın ve bölgenin yararına olacak olan tek çözüm şeklidir. Halkımızın eşit egemenliği ve eşit uluslararası statüsü kabul edilmeden de müzakere masasına oturmayacağız.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, BM’nin 77’nci Genel Kurul toplantısında yaptığı tarihi konuşmada dünya ülkelerine ‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanıyın’ çağrısında bulunmasıyla Kıbrıs konusunda yeni bir dönem başlamıştır. Bu yeni dönemde ve belirlenen yeni siyaset yolunda Anavatan Türkiye ile birlikte yürürken, KKTC’nin Anayasal adıyla Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üye olarak kabul edilmesi de büyük bir başarıdır. Tüm baskılara ve tehditlere rağmen bu yeni yolda kararlılıkla yürümeye devam edeceğiz. Türkiye bizimle beraberdir.

Devlet ve egemenlik, bize şehitlerimizin emanetidir. 27-28 Ocak 1958 Direnişi’nde ve sonrasında devlet, vatan ve egemenlik uğruna toprağa düşen aziz şehitlerimizi bir kez daha rahmet ve minnetle anarken, gazilerimizi de saygıyla selamlıyorum.

Aziz şehitlerimiz rahat uyuyun, emanetlerinizi sonsuza dek koruyacağız. Ruhunuz şad olsun.”

Exit mobile version